Günlerden Bir Gün – Saçma

 Yine nesne yine sanat yine sanal

 

Saçma bir şey geldi aklıma. Normalde de saçma olmaktır içimdeki olası talep. Yine de bugün biçimden uzaklaşan bir saçmalık elimdeki. Kendimi değil, aklıma gelenlerin karşılaştığı kendimi anlatacağım. Ama baştan söyleyeyim anlaşmak yok; ola ki anladınız bir şeyler, buyurun; sizindir!

 

Dünyanın sıradanlığına rağmen sıradarsızlık vazife mi olmuş üstümüze? Madem dünya sıradan öyleyse biz sıradarsızlar ne güne mi ya da günlerden bir güne mi duruyoruz? Biz derken bunu kendi üzerime alsam da, olur ya, kendi üzerine almak isteyen olursa diye de pay bırakmış oluyorum. Paylaşabiliriz yani.

Nesneler. Onlara hükmettiğiniz nesnelerin boyunduruğu altında olduğunuzu kıs kıs gülerken gizleyen nesneler. Bir açıklık buldum ama! Şimdi hıncımı alma zamanı. Öncelikle biraz daha bahsedeyim şu durumdan: Şimdi bu elinizin altında ortak kimliğinizin izlerini taşıyan arkadaşlar, tam da sizden beklendiği gibiler ve sizi bekliyorlar. Öyle bekliyorlar ki sanki siz onlara el attığınızda dahi bu bekleyişleri devam ediyor ve hiç tepki vermiyorlar; her şeyi siz yapıyorsunuz, onlarsa sizi bekleyişi, yapıyor olduğunuz şeyin buyruğuna çeviriyorlar. Ancak bu durumda bile bekleyişteler. Bekleyişe olan yaklaşımımız değişti yalnızca. Bakınız ki bu arkadaşların söyleyip durduğum bekleyişleri yerleşik hayata geçmiş. Bu bekleyiş yerinde durmamış medeniyet kurmuş resmen. Peki nerede kurulmuş bu medeniyet dersiniz? Kimin için bekleyip duruyordu bu arkadaşlar, nereden çıktı bu bekleyiş hatırlayalım bakalım. Siz hakimlerin emrindelerdi değil mi? Öyle sanmaya devam edin bakalım ve görün bakalım şimdi işin aslı neymiş! Tıpkı lağımcılar gibi, sizin içinizden atıp tuttuğunuz buyrukları almış nesnelerin altından yol alarak tüneller kazdılar. Bilin bakalım şimdi kimi patlatacaklar!! Şaka sanıyorsunuz siz bunu. Olur mu öyle şey canım diyorsunuz. Ama merak etmeyin; aslında bunları söyleyenler de tam olarak siz değilsiniz. Neden mi? Çoktan havaya uçtunuz ya canım..! 😊 Bakın, karşınızda kontrolden çıkmış bir nesne düşünün. Kalem mesela. Ne yaparsınız? Durun durun. Gördünüz mü? Tepki vermekten bahsediyoruz şu an. Oysa biraz öncesine kadar tamamen tepkisizdik. Yine tepkisiz kalmayı başaranlar var ise onlar için sonra konuşuruz dilerlerse. Ancak şu an bu duruma gelin bakalım.

1-      Durağan nesnelerle bir ilişkimiz yok.

2-      Nesnesiz yapamıyoruz ve her yerimiz nesne.

3-      İlişkimiz olmayan ve her yerde olan nesneler arasında kalmaya devam ediyoruz.

4-      Nesneler tepkisiz. Nesneler bekleyişte. Mezarlıktayız.

5-      Ölmüşüz haberimiz yok.

 

“İyi de canım, ne yapsın nesneler – kalkıp göbek mi atsınlar? İnsanlarda bile tepki yokken nesnelerden mi tepki bekliyorsun?” gibisinden şeyler söylüyorsanız ben de derim ki; boşuna mı “İnsan Yalnızca Sanalda Yaşayabilir” diyorum! Her nesnede nasıl biçim varsa bal gibi de heyecan da olacak. :) Biçimi kabul edip de nesneyle ilişkiye girmeyi reddetmek bizleri öldürüyor.

Sanırım bazı eserlere, karşılarında diğer nesnelerde olduğu gibi tepkisiz kalamadığımızdan sanat eseri diyorlar: Size bir şey anlatmaya çalışıyormuş gibi oluyor değil mi bu durumda? Öyleyse sanat ne zaman sanat diye mi soracağız? Ya da sanat olması bize mi kalmış; bir nesneye olan tepkisizliğimiz geçtiği an sanat mı olmuş oluyor? Yo yo yo. Kimi eserlerde tepkisiz kalınmayışın sebebi onların gözümüze girmesi. Anca bir şeyler gözümüze girdiğinde mi sanat diyeceğiz? Bakın burada çok önemli bir husus var. Dikkatli olalım. Bu konu üzerine çoğu düşünce, yaşamayı, oynamayı, sanalı göz ardı ediyor. Romantikleşip, “gözümüze girdiğinde” demek yerine “ruhumuza dokunduğunda”, sanat olmuş oluyor da diyebilirdik fakat önemli olan bu değil ki; tam da burada bize göz kırpan şey. Şuradan başlayalım: Gözümüze batan ya da ruhumuza, gönlümüze dokunan şey; bizim ortak, senkronize (daha güzel kelime bulursanız sevinirim), tıpatıp tepki verdiğimiz şey değil. En azından buradaki nesneleşmiş sanat anlayışında değil. Yoksa kutsalımız dediğimiz bir paydada buluşuyor olsak, o durumda tartışacağımız daha farklı detaylar var. Durumumuza hızlıca dönelim ve bu bize özel olarak, doğrudan, belki belirli şartlarda, bizi etkileyen şey, bir değilmiş, değil mi? Diyeceğim şu ki; burada etkileniyor oluşumuz her zamanki gibi sanalımızla ilgili. Bizim ne gözümüze ne kalbimize giriyor ne de bunlara girmiyor değil. Çünkü bizim sanalımıza giriyor. İşte kendini gizleyende açığa çıkma çatışması falan filan. Yahu en başından oyundan, bu sanaldan bahsetsek ya. Öyle yapacaktım da bu sanal konusuna bir başlarsam tüm yazılar onunla devam eder ve tek başıma sanal bir dünya, bu konuya özel dizin kurarım diye ve bana bunu yapmak kolaya kaçmak olurmuş gibi geldiğinden, -bir de tam tersine ve tersine olmadan- kolaya kaçıyormuş gibi hissettiğimden aşırı bir araştırmaya yönelip hiç yazamama ihtimalimden yalnızca sizlere bir not olarak bırakmıştım sanalı. Demek ki neymiş? San-At! San-Al! Gerçi daha konuşmadığımız çok şey var daha. Yine de sandığınızda yaşadığınız gerçeğini düşleyin. Sağlam sandıklarınız olsun içinde sanan sizin olduğu ve onun paramparça olduğunu sanın gitsin!


Heyecansız hayatımda hıncımı nesnelerden mi alıyorum?

Heyecanlandırmaya devam ettikleri sürece kime ne!!

 

Bugünün sonuna denk geldik ancak daha yeni ama sondan başlamıştık. Devam ederim ama fazla uzamış olur. Bırakırsam da bir daha yazabilir miyim bilmiyorum. Öyleyse şöyle yapalım ve notlar sizinle kalsın:

 

 

Korku bitti , Kahramanlık bitti - Bu İnsanlar Neye Tepki Verecek!?

Dünya neden çığlık atmıyor? Andaki etkisizliği neden?

Bir yerlerde bir şeyler oluyor olmalı! Müzik dinlerken bir dünya hissetmek.

Peygamberler ve kahramanlar

“İnsanın korkması itibarıyla üretmeye başladığı” uydurukluğu durumunu ele alalım ve korkunun bitmiş olmasından korkalım.

 

 

Eğer Yaşamak İstiyorsan Ölmesini Bileceksin Dedi

Oldu mu Öldü (olduğunda öldü (geldi mi gidelim))

Hades'in tuzağı bir testi. O tuzakları severdi. Dünya arkaya dönmede olmasına rağmen dünyaya dönmek için arkana dönme dedi.

 

Bir nehirde yıkanılmaz ama bir kaşık suda boğulunur.

Her insan bir kurtarıcı bekler. Ve işte ben geldim! Mülakat.

 

 

Yorumlar

Popüler

Hellblade'e bakış — Hikâye olasılaştırmak

İnsan Yalnızca Sanalda Yaşayabilir

Faber Fabrikası